Feymag Logo

1/29/2016 1:38:52 AM

Joseph Beuys ve Sanatı

by Fırat / Sanat

1921 yılında Almanya’da doğan ve tıp eğitimi gören Beuys , sanatla uğraşmaya Achilles Moortgart’ın atölyesine yaptığı ziyaretlerle başlamıştır

14

Joseph Beuys ve Sanatı

1921 yılında Almanya’da doğan ve tıp eğitimi gören Beuys , sanatla uğraşmaya Achilles Moortgart’ın atölyesine yaptığı ziyaretlerle başlamıştır. Daha sonra II.Dünya Savaş’ının çıkmasıyla birlikte gönüllü olarak Alman Hava Kuvvetlerine katılmıştır. Yaptığı seferlerden birinde uçağı düşürülmüş, ağır yaralanmıştır. Hayatını uçağın düştüğü bölgedeki Tatarlar kurtarmış, Beuys’un yaralarının iyileşmesi için vücudunu önce yağ ile kaplayıp sonra keçe ile sarmalamışlar ve bu şekilde soğuktan donmasını engellemişlerdir . Hayatını kurtaran Tatarların kullandığı keçe,bal ve iç yağına eserlerinde sıklıkla rastlarız. Savaş sonrası ailesinin yanına gönderilen Beuys sanatla ilgilenmeye kaldığı yerden devam etmiş ve spritüel bilimle ilgilenmeye başlamıştır. Öğrenci olarak girdiği Düsseldorf Akademi’sinde sanat eğitimi almış ve lisans eğitimini kısa sürede tamamlayarak heykel bölümünde profösörlüğe yükselmiştir. Ancak akademideki atölyelerin herkese açık olması talebinde çok ısrarcı olduğundan akademi ile ilişkisi kesilmiştir.

Bu yıllarda Fluxus Hareketi’ne dahil olmuş ve bu dönem içinde, ‘’Das schweigen von Marcel Duchamp wird überbewertet 1964/65 ‘’ (Marcel Duchamp’ın Sessizliği Abartılıyor), ‘’How to Explain Pictures to a Dead Hare(1965)’’ (Ölü Bir Tavşana Yapıtlar Nasıl Anlatılır),  “Eurasia (1966)”, ‘’ I like America and America likes me’’(1974) (Amerika’dan Hoşlanıyorum ve Amerika da Benden Hoşlanıyor) eylemlerini gerçekleştirmiştir.  Fluxus’un temelinde yatan ‘sürekli değişen dünyada sanat yapıtı da sürekli değişim halinde olmalıdır’ düşüncesini Beuys’un eserlerinde çok rahat görebiliriz. Bu konuda Beuys şöyle demektedir;  ‘’ Heykellerimin doğası kesin ve bitmiş değildir. Bir çoğunda işlemler sürmektedir; kimyasal reaksiyonlar, mayalanmalar, renk değişiklikleri, çürüme, koruma. Her şey bir değişim durumundadır. ‘’

 

 Önemli olan eserin kalıcığı değil, zihinde bıraktığı etkidir. Estetikten çok, toplumsal kaygı vardır. Müzelerde veya galerilerde görebilceğimiz bir yapıt olmaktan ziyade Beuys’un eserlerinden geriye izleyicinin anıları ve belgeler kalır. Estetik hazdan ziyade, zihinsel uyarım söz konusudur. İzleyici bizzat esere dahil olmalı ve deneyimlemelidir. Ortaya çıkan sanat yapıtından çok altında yatan fikiri aktarmakla ilgilenmiştir. Ve "düşünce plastiktir" der. "Benim nesnelerim, heykel düşüncesinin ya da genel olarak sanatın dönüştürülmesi için birer uyarıcı olarak görülmelidir. Onlar, heykelin ne olabileceğini ve heykel yapma kavramının nasıl herkesin kullandığı görülmez malzemeler kadar yaygınlaştırılabileceği konusunda düşünceleri tahrik etmelidirler. Düşünen formlar, düşüncelerimizi nasıl biçimlendirdiğimizdir veya konuşan formlar, düşüncelerimizi nasıl sözcükler olarak şekillendirdiğimizdir veya sosyal heykel yaşadığımız dünyayı nasıl biçimlendirdiğimiz ve şekillendirdiğimizdir."
 

Fat Chair,1964

Fat Chair, Beuys'un iki adet günlük objeyi -organik öğeler olan yağ ve tahta- nasıl bir kompozisyona, insan bedeninin açık uçlu bir metaforuna, onun süreksizlik durumuna, ve sosyal yaşamın kurulu düzene uyumlu olma eğilimine dönüştürdüğüne örnek oluyor. Fat Chair 1964'te camdan bir kutuya konulduktan sonra 1985'e kadar yağın buharlaşıp yok olduğu doğal bir süreç geçirdi.

How to Explain Pictures to a Dead Hare,1965

Beuys bu performansında ölü bir tavşana kendi resimlerini anlatmıştır. Odada bulunan nesnelerin herbirinin ayrı anlamları vardır ve seçilmişlerdir. Tavşan ölüm, bal yaşam, altın zenginlik gibi.

The Pack,1969

Otoportreye meyilli olsa da -tartışmaya açık bir şekilde- Beuys'un 2. Dünya savaşında göçebe Tatar’lar tarafından iyileştirilmesini içtenlikle temsil eden başka bir iş yoktur. Volkswagen’e -savaş karşıtı gösterilerin, uluslararası toplumsal ayaklanmaların, altta yatan nükleer soğuk savaş korkusunun bulunduğu koca bir çağın kesin bir simgesi- bağlanmış, herhangi birinin kişisel hayatta kalma mücadelesinde veya doğal bir faciada yanında olması gerektiğini düşündüğü şeylerle dolu 20 adet kızak.

I like America and America Likes Me, 1974

Amerika’ya indiğinde gözleri bağlı şekilde bir ambulansa bindirilen sanatçı galeriye keçeye sarılı şekilde getiriliyor ve mekana girene kadar gözlerini asla açmıyor. Telle sarılı alanda kurt ,biraz saman, birkaç tutam kuru ot, türbin sesi yayan bir cihaz ve Wall Street gazetesi var ve Beuys’un yanında getirdiği birkaç nesne daha. Performansta kullanılan nesnelerin her birinin başka anlamları var elbette. Fakat asıl mesele Beuys’un beş gün boyunca vahşi kurtla beraber o alanda kalmasıdır. ‘Süreç’ ve ‘Eylem’, ‘Beden’den ötededir.

 

Bir bakıma Beuys hayatını da bir süreç sanatını olarak görmüş,ölümüyle tamamlamıştır.

Editör: Hazel Kılınç

Yorumlar