İstanbul Surları
Megara’dan gelen kolonistlerin, Byzas’ın önderliğinde kurdukları Byzantium coğrafi konum
itibariyle ilk yıllardan savunma amaçlı surlarla çevrilmiştir. Bu surlar Sirkeci Limanı’ndan
(Porta Prosphorida) başlayarak, Yerebatan Sarnıcı’nın bulunduğu yerden geçerek,
Ayasofya’nın güneybatısı ve güneydoğusundan uzayarak, Ahırkapı-Sarayburnu tarafından
sahile varmaktadır. Surlar buradan deniz kıyısından kuzeye doğru devam ederek Akropol
tepesini çevreleyerek Sirkeci Limanı’nda (Porta Prosphorida) son buluyordu. Şehir 193
yılından itibaren Septimius Severus’un birlikleri tarafından kuşatma altına almıştır. Bu
kuşatılma sonrası şehrin surlarının büyük çoğunlu yıkılır. Septimius Severus’un eline geçen
kent’te yapım faaliyetleri başlar ve Hippodrom, Hamam gibi yapıların yanı sıra surlarda
yapılmıştır. Bu çalışmalar sonrası surların çevirdiği alan 70 hektarken, 110 hektar genişliğine
sahip olmuştur. Bu surlar şehrin kuzey kısmında bulunan Balıkpazarı Kapısından (Perama)
başlayarak güney yönüne doğru iner ve Hippodrom’uda içine alarak Byzantium surlarıyla
birleşerek son bulur. 4.y.y yaşanan Maximinus- Licinius- Constantinus arasında yaşanan
savaşlar sırasından kent büyük ölçüde zarar görmüştür. Bu nedenle Constantinus 324 yılında
surların yeniden inşa ettirir ve kente Konstantinopolis adını verir. Bu çalışmalar sonrası kent 6
kilometrekare genişletilmiştir. Bu surlar Samatya Kapısı (Psamathia) güneyinden başlayarak,
daha sonra yapılan Konstantin Lips Manastırının batısından geçerek, kuzey yönünde Haliç’e -
Ayakapısı (Theodosia) ve Cibali Kapısı (Porta İspigas)- arasına ulaşmıştır.
Kentin çehresini belirleyen ve günümüze kadar ulaşabilen surlar ise 5.y.y.’da II. Theodosios
zamanında yapılmıştır. Nüfusun yoğunlaşması ve kent kuşatmalarına savunma amacıyla
yapılan bu surlar Praefectus, Praetus Anthemios tarafından yapımına başlanılmıştır. Kent 6
kilometrekareden 14 kilometrekareye kadar çıkmıştır. 1203 yılında kent Latinler tarafından
işgal edilir. Tarihte 4.Haçlı Seferi olarak bilinen bu savaş sırasında kent surları tahribata
uğrar.
Kara Surları
5650 metre uzunluğundaki bu surlar Ortaçağ’ın en iyi gözlemlene bilir savunma sistemidir.
Günümüze de ulaşan ve imparator II. Theodosios zamanında yaptırılan bu surlar Constantinus
surlarının 1.5 kilometre batısında kalelerin yapımına başlanır. Bunlar Blakhernai’nin
kalelerine kadar ulaşan kalelerdir. 5.7 km uzunluğunda, çokgen ve dikdörtgen 96 kalenin
varlığından söz edilmektedir ve bu kalelerde birliklerin konumlandırıldığı düşünülmektedir.
Genişliği 27-55 m kalınlığı 4.8 metre ana surların yüksekliği ise 11 metredir. Ana surların
14.5 m önünde ise 8 m yüksekliğinde burçlarla sağlamlaştırılmış ön surlar bulunmaktaydı. Bu
ön surlarda mazgal deliklerinin bulunması iki farklı düzeyden atış yapılabilmesini sağlıyordu.
Hendekler ise 18m genişliğinde ve 7m derinliğindedir. Bu hendekler su ile
doldurulabiliyordu. Beş katmanlı tuğla sırası ve yontma taş örülen bu surlar merdivenlerle
geçişleri sağlanmıştır. Ana surdaki kulelerin karşısında dikdörtgen ve kavisli ön sur kuleleri
de bulunmaktadır. Toplamda sur sistemi, 65m genişliğinde ve hendeğin dibinden kulelerin
sonuna kadar 30m yüksekliğinde bir savunma sistemi oluşturmaktaydı. Ana surun dördü
diğerlerine göre daha küçük olan yedi kapısı bulunmaktadır. Bunun dışında seferlerden sonra
İmparatorların girdiği, Konstantinopolis’in en önemli kapısı Porta Aurea yani Altın Kapı
bulunmaktadır. Bu kapıların her iki tarafına güvenlik amaçlı kuleler yapılmış ve her biri, ön
surlardaki küçük kapılarla bağlantısı sağlanmıştır. Bu kapılar güneyden başlamak üzere:
Belgrad Kapısı (Ksylokerkos), Silivri Kapı (Pege), Asker Kapısı (Kalagros), Yeni Mevlihane
Kapısı (Rhesium), Topkapı (Romanos), Örülü Kapısı -Sulukule (Pempton), Edirne Kapılarıdır
(Kharsios). Kısacası Hendek, ön duvar ve ana duvar gibi düzeneklerden oluşmuş, kuleleri ve
kapılarıyla savunma sistemi sağlamlaştırılmıştır kara surlarının.
Porta Aurea (Altın Kapı)
Çevresine göre yüksek bir alanda yer alan ve şehrin ana kapısı olarak bilinen ve özellikle
imparatorların kente giriş törenlerinde kullanılan bu kapı Prafectus, Praetus Anthemios
tarafından yapılmıştır. Cephe kısmında kesme mermer taşlardan inşa edilen bu kapı toplamda
66m genişliğinde olup iki yanında iki kuleden oluşmuştur. Üç geniş geçidin içi ve dışı kesme
dörtgen mermer taşlardan yapılmıştır. Payeler çevrelenmiş geçitlere 425 yılında İoannes
Primikerios’un zaferinin ardından altın yaldızlı kapı kanatları takılır ve kapı ismini bundan
aşmıştır. Kapının üzerinde filler tarafından çekilen bir arabanın içinde oturan
II.Theodosius’un heykeli bulunmaktaydı. Kapının iki yanındaki mermer kulelerin dış
köşelerinde kartallar ve kanatlı zafer heykelleri ya da Nike bulunmaktaydı. Burada parantez
açılması gerekilen konu ise Nike’nin varlığıdır. I.Theodosius tarafından Hıristiyanlık resmi
din olarak kabul edilmesine rağmen, Pagan imgelerini Bizans İmparatorluğunda kullanımı
devam etmiştir. Depremler Porta Aurea’ya birçok zarar da vermiştir 8y.y.’da kapının üzerinde
bulunan Theodosius heykeli düşmüş, 9y.y.’da ise Nike heykelinin düşmesine neden olmuştur.
Bu dönemden sonra kapı Konstantinopolis’in düşüşüne kadar birçok onarımdan geçmiştir.
Fatih Sultan Mehmed tarafından ise Yedikule’ye dâhil edilmiştir.
Blakhernai Suru
Blakhernai yerleşim bölgesi 4.y.y.’dan beri kendini çevreleyen surlara sahiptir. Yarı yuvarlak
burçlarla sağlamlaştırılmış surlar üstü örtülü alt seğirdim yolu ve üstü açık üst seğirdim yolu
bulunmaktadır. 5.y.y.’dan itibaren Blakhernai Surları, Theodosius kara surları ve Haliç surları
birbirlerine bağlanmıştır. Pteron Surları Blakhernai surlarının kuzey köşesinden sahile doğru
uzanan ve burayı kapatmak için yağıldığı düşünülebilir. 7.y.y.’da Pteron Bölgesinde Avarlarla
yaşanan çatışmalardan dolayı büyük zarar gören surlar, Herakleios tarafından Pteron’a
bağlantılı olacak şekilde 13 kuleyle sağlamlaştırılan bir sur inşa eder. 9.y.y.’da bu bölgenin
önüne 5.Leon tarafından siper yaptırılır.
Haliç Surları
II. Theodosios zamanında, inşaatına praefectus praetus Cyrus Panopolites tarafından
başlatılan bu surlar Petrion bölgesinden Blakhernai surlarına bağlanmaktadır. Avarların
7.y.y.’da kuşatmanın verdiği zarardan dolayı, Heraklios Petrion bölgesine Theotokos
Kilisesi’ni içine alacak şekilde, dörtgen kuleli yeni surlar yaptırmıştır. Daha sonra II.Tiberios
ve II.Anastasios Arap tehdidi karşısında surları güçlendirmişlerdir. 13.y.y.’ın başında ise
Latinler kenti Haliç’ten kuşatmışlardır. Latin hâkimiyetinin olduğu dönemlerde surlar
tekrardan onarılmıştır. Kent tekrar ele geçirildikten sonra 8. Mikhail tarafından yeniden
onarılır ve yükseklik kazandırılır.
Haliç surların kapılarına bakacak olursak: Ayvansaray Kapısı (Kiliomene), Balat Kapısı
(Kynigos), Petri Kapısı (Petrion), Ayakapısı (Theodosia), Cibali Kapısı (Porta İspigas),
Zindan Kapısı (Porta Seminaria) bulunmaktadır. Marmara Denizine doğru ise Balıkpazarı
Kapısı (Perama), Bahçe Kapısının (Neorion) varlığından söz edilmektedir.
Marmara Deniz Surları
Sarayburnu ve kara surlarının başlangıcına kadar uzanan kentin güney kıyısında bulunan bu
surlar 8.5 km uzunluğundadır. 103 kule ve burç 36 kapının varlığında bahsedilmektedir.
II.Theodosios kara surlarının tamamlanmasından sonra deniz surlarının yapımına başlar.
İnşaatı praefectus urbis ve praefectus praetus Cyrus Panopolite tarafından gerçekleştirir.
Yenikapı ve Davutpaşa arasında, Eleutherios Limanı bölgesinde yer alan 1,1 km’lik iç liman
suru da eklenerek 8.5. km’lik bir mesafeyi kapladığı bilinmektedir. Tam olarak bu surların
kapsamı saptanamamıştır bunun nedeni ise Constantinus döneminde yapılan deniz surlarının
konumu ve nereye kadar uzandığı günümüzde hala tartışılmaktadır. 7.y.y.’da II. Tiberios ve
II. Anastasios döneminde Arap saldırılarına karşı deniz surları tıpkı Haliç surlarında olduğu
gibi sağlamlaştırılmıştır. Bukoleon Sarayı’nda, bir ön duvarla güçlendirilmiş cephelerin
izlerine rastlanılmaktadır. 9.y.y.’da Akra ve Bukoleon Sarayı arasındaki bölgeye, kulelerin
cephelerinde bulunan kitabelerden anlaşılacağı üzere pek çok yeni kule yapılmıştır. 12.y.y.’da
Manuel I.Komnenos Mangan kulesini inşa ettirmiştir. Boğaz’ın geçilmesini engellemek için,
bir zincirin buraya bağlanmasını sağlanmıştır. Ahırkapı, Çatladıkapı, Yenikapı ve Kumsal
Kapısı bu surların en önemli kapıları arasındadır. Bu surlar özellikle konum itibariyle her
dönem tekrar onarılmış savunma amaçlı güçlendirilmiştir.
Galata Kent Surları
Constantinus döneminden itibaren surlarla çevrili olduğu bilinen ve İustinianos döneminde
surları yenilenen Galata Kenti özellikle Cenovalıların yoğun yaşadığı bir bölge olmuştur.
8.Mikhail Palaiologos 13.y.y’da bu kenti ele geçirdiğinde surlarını yıktırmıştır. Ancak
6.yüzyılın sonundan yapıldığı düşünülen ve 8. Yüzyılın başından beri liman zincirinin
bağlandığı kule ise yıktırılmamıştır. 14.yüzyılın başında kent surlarında bir onarım çalışması
yapılmış ve dörtgen kulelerle kent surları sağlamlaştırılmıştır. Bu surların önünde 15metrelik
bir hendek bulunmaktadır. 14. Yüzyılın ortalarında ise Galata Kulesi’nin etrafına surlar
yapmışlardır bu surlar ise yarım yuvarlak kulelerle sağlamlaştırılmıştır. Surların içine aldığı
Galata kenti Azapkapı’dan kuzeye Şişhane’ye, oradan Tophane’ye ve daha sonra Karaköy’e
doğru olan bir kısım içinde bulmaktadır. Sur kapılarına bakacak olursak eğer, deniz
yönündeki kapıları: Kürekçi, Yağkapan, Balıkpazarı, Karaköy Kurşunlu Mahzen ve
Mumhane isimleriyle bilinmektedir. Bunun dışında Beyoğlu tarafındaki kapılarda
bulunmaktadır bu kapılar: Büyük ve Küçük Kule kapıları ile Azap Kapısı ve İç Azap Kapısı,
Kuledibi Kapısı, Horoz Kapı, ve Voyvoda Kapısı olarak isimlendirilmiştir.
Sonuç olarak bu surların II.Theodosius zamanında büyük kısmı yapılmış ve Theodosius’dan
sonra gelecek olan imparatorların onarımlarından geçmiş ve bir kısmı günümüze ulaşmıştır. .
Surların uzunluğu 22 km’dir Haliç surları 5.5 km, kara surları 7.5 km, Marmara Surları 9 km
uzunluğundadır. Sarayburnu’ndan, Haliç kıyısı boyunca Blakhernai bölgesine ve Marmara
kıyısı boyunca Yedikule’ye, Yedikule’den kara surlarını oluşturacak şekilde Ayvansaray ya
da Blakhernai bölgesine uzanarak, Konstantinopolis’i sarmış ve Bizans İmparatorluğu
boyunca kentin savunmasını yapmıştır.
Editör: Fırat Şenol
Not: Fotoğraflar Byzantium1200 sitesinden alınmıştır.
Kaynakça
Eyice, S. (2006). Tarih Boyunca İstanbul, Etkileşim Yayınları, İstanbul.
Gyllius, P. (1997). İstanbul’un Tarihi Eserleri, Eren Yayıncılık, İstanbul.
Kos, K. (2008). Bizans’tan Osmanlı’ya İstanbul Mimarisinin Doğu Kökeni. Kaynak
Yayınları. İstanbul.
Magdalino, P. (2012). Ortaçağda İstanbul Altıncı ve On Üçüncü Yüzyıllar Arasında
Konstantinopolis’in Kentsel Gelişimi. B.Cezar (Çev.). Koç Üniversitesi Yayınları.
Millingen, A.V. (2003). Konstantinopolis, Alkım Yayınevi. İstanbul.
Mango, C. (2006). Bizans Mimarisi. M. Kadiroğlu (Çev.). Özel Basım. Ankara
Müller-Wiener, W. (2001). İstanbul’un Tarihsel Topografyası. 17. Yüzyıl Başlarına Kadar
Byzantion- Konstantinopolis-İstanbul. Ü. Sayın (Çev.). Yapı Kredi Yayınları.
Sodini, J. P. (2011). Konstantinopolis: Bir Megapolün Doğuşu. A. Pralong (Ed.). Bizans
Yapılar, Meydanlar, Yaşamlar. Kitap Yayınevi.
Turnbull S.- Dennis P. (2004). The Walls of Constantinople AD 324-1453. M. Cowper – N.
Bogdanovic (Ed.). Fortress. 25. Osprey Publishing.
Yorumlar