Feymag Logo

08/26/2015

Eski İstanbul Meyhaneleri

Eski İstanbul Meyhaneleri Tarihi

Meyhaneler, İçkiler, Akşamcılar Tarihi

 

Toplumsal durumların, olayların tartışıldığı, “erkek erkeğe muhabbetin” yapıldığı,  -ki meyhane hayatının kökten erkekçi bir zihniyetle başlaması, burada kullanılan terimi açıklar niteliktedir.- sosyalleşmenin gerçekleştirildiği ve sınıf farklarının çeşitliliğini ortaya koyan, bir alan olarak her dönem karşımıza çıkmıştır meyhane.

Bizans döneminden beri İstanbul’da özellikle Galata bölgesinde meyhanelerin varlığı bilinmektedir. Bu kültür insanları bir araya getirmiş; siyasi, dini, toplumsal meselelerin tartışıldığı mekanlar haline gelmiştir. Evliya Çelebi Seyahatname’de İstanbul meyhanelerinin genellikle Galata, Eyüp ve Üsküdar bölgelerinde yaygınlaştığını ve sayılarının binden fazla olduğunu dile getirmiştir.  Evliya Çelebi’nin söyledikleri dışında Samatya, Kumkapı, Balıkpazarı, Fener, Balat gibi bölgelerde meyhanelerin varlığı bilinmektedir. Gayrimüslim halkın yaşadığı yerlerde meyhanelerin fazlalığı ise meyhaneciliği genellikle gayrimüslimlerin yapmasıyla açıklanabilir.

Osmanlı döneminde “gedikli” meyhaneler ruhsatlı ve sayıları bellidir ve “koltuk” meyhaneler ruhsatsız, kaçak olarak çalışan iki meyhane çeşidi bulunmaktadır. Bu ikisi dışında bir de “ayaklı meyhaneler” bulunmaktadır. Bellerine kuşakvari şekilde sardıkları bağırsağın içi rakıyla dolu olan ve bağırsağın bir tarafında musluk bulunan meyhane çeşididir. Cüppelerinin içinde rakı bardağı olan ve müşterisi kendisini tanısın diye omuzlarında bir işaret olan bu kişiler, genellikle manavların önlerinde dolaşırlardı. Müşteri ile manav içinde alışveriş yapılır ve manavdan tek bir meze yenilirdi, ya da ağzını elinin tersiyle silerler ve buna da “yumruk mezesi” ismi verilirdi. Bu ayaklı meyhaneler genellikle Galata bölgesi civarında dolaşırlardı.

Meyhanelerde çalışanlara belli isimlerde takılırdı. Meyhanenin ustasına İtalyanca “sakallı ihtiyar” anlamına gelen “barba” denirdi. Yiyecek ve içecek servisini yapanlara “saki” –ki bunların çoğu Rum ve Ermeni kökenlidir- denir, sakilere ve barba’ya yardım eden küçük yaştaki çocuklara ise “miço” denirdi.

Bazı meyhanelerin girişinde sağ da ya da sol tarafta, bir içki tezgahı bulunurdu. Burada ayaküstü bir iki tek içilip gidenler için hazırlanan rakılar ve ufak mezeler bulunmaktaydı. Bu bölgede genellikle kalfalar ya da çıraklar içkilerini içer ve kimseye yakalanmadan ayaküstü birkaç tek atarak, meyhaneden uzaklaşırlardı. Ayaküstü tek atarak giden bu kişilere meyhaneciler “tezgah müşterisi” müşteriler ise meyhanecilere “tezgah alemi” derlerdi. Zaman içinde bu müşterilere “tekçi” ya da “tektekçi” ismi verilmiştir.

“Koltuk meyhaneleri” diye bilinen meyhaneler ise gizlice içki satılan ya da içilen dükkanlardan oluşmaktadır. Bu durum Anadolu topraklarında günümüze kadar devam etmiştir.  Anadolu’nun herhangi bir bölgesinde bakkal, manav ya da kahve gerektiği zaman içki içilen mekan haline gelebilmektedir. Burada genellikle evlerine içki sokmak istemeyen kişiler gelir içkilerini içerlerdi.

Meyhaneler Osmanlı döneminde birçok yasağa rağmen varlıklarını sürdürmüş ve 19. yüzyılla birlikte, özellikle Tanzimat’tan sonra yaygınlaşmış ve meyhanelerin sayısı artmıştır. Cumhuriyetle birlikte geleneksel meyhaneler bir süre varlıklarını kormuş olsa da 1990’larda sona erdiği söylenebilir. Zaman içerisinde özellikle 1970’ler ve 80’lerde modern restoranlar, barlar meyhanelerin yerlerini almaya başlamıştır.

Bizans döneminde en yaygın kullanılan içki şaraptır. Kaynaklarda ekmek ve şarap başlıca önemli iki besin kaynağı olarak geçmektedir. Dini açıdan da önemli sayılan şarap, manastırlarda üretilmesinin yanı sıra, kentin ihtiyacı için de Yunan adalarından getirtilen şarapların varlığından da bahsedilmektedir. Kent halkının ihtiyacı için “kapelos” denilen dükkanlarda satılan şarap dışında, Bizans sarayı için üretilen özel üretilen şarapların varlığı bilinmektedir. Üzüm, erik, incir ve kayısı gibi meyvelerden elde edilen şaraplar Osmanlı döneminde de devamlılığını korumuştur. 19. Yüzyıl’la birlikte yerini rakıya bırakan şarap, bazı padişahların en çok kullandığı içki olarak bilinmektedir. içkiye sert yasaklar getirmelerine rağmen, içkiye düşkünlüğü ile bilinen II.Selim ve III. Selim içki alemlerini öven mısralar yazmışlardır. Osmanlı döneminde, belki de meyhanelerin en parlak dönemlerini yaşadığı, içkinin adabının ortaya çıktığı, içki kültürünün yaratıldığı dönem hiç şüphesiz Lale Devridir.

Batılılaşmanın etkisiyle klasik denilebilecek şarap ve rakının yanına bira ve konyak eklenmiştir. İstanbul halkının tanıdığı en eski kokteyl ise Panç (punch) olarak bilinmektedir. Belli yerlere açılan panççılar meyhanelerle rekabet etmeye başlamıştır. Bira ise 19. yüzyıl’ın sonlarına doğru Osmanlı topraklarında yaygın içki haline gelmiştir. İlk bira üretimi ise İsviçreli Bomonti kardeşler tarafından Feriköy’de açtıkları fabrikada yapılmaya başlanmıştır. Batılılaşma ile birlikte ihtiyaçların artması, kentleşme yolunda atılan adımlar, şehir içinde belli mekanların açılmasında neden olmuştur. Özellikle İstiklal caddesinde açılan kafe, gazino, kabareler ve başından beri varlığını koruyan meyhaneler halkın içki tüketiminde en önemli alanlardır. 

Editör: Fırat Şenol

 

Yorumlar